Türk Medeni Kanunu'nda Zina Nedeniyle Boşanma
- Emre Cebeci
- 3 gün önce
- 5 dakikada okunur

I. Zina Nedeniyle Boşanmanın Hukuki Niteliği ve Şartları
TMK m. 161, "Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir" hükmünü amirdir. Bu hüküm, zinanın boşanma için mutlak ve özel bir sebep olduğunu gösterir.
Mutlak Boşanma Sebebi Olması: Zina, mutlak bir boşanma sebebidir. Yani, zina eyleminin varlığı halinde, mahkeme, evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarsılmadığını ayrıca araştırmaz. Zinanın gerçekleştiği sabit olduğunda, hakimin boşanmaya karar vermesi gerekir.
Özel Boşanma Sebebi Olması: Zina, Kanun'da özel olarak düzenlenmiş bir boşanma sebebidir. Bu durum, diğer genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelden sarsılması (TMK m. 166) hükmüne göre daha az ispat külfeti gerektirir, zira sadece zina eyleminin tespiti yeterlidir.
Zinanın Tanımı ve Şartları:
Türk hukukunda zina, "eşlerden birinin, evlilik dışı bir kişiyle isteyerek ve bilerek cinsel ilişkide bulunması" olarak tanımlanır. Bu tanım doğrultusunda zinanın varlığı için şu şartlar aranır:
Cinsel İlişki: Zina eyleminin temelini cinsel ilişki oluşturur. Öpüşme, sarılma, ele ele tutuşma, başkasıyla aynı evde geceleme gibi eylemler tek başına zina sayılmaz. Ancak bu tür eylemler, cinsel ilişkinin varlığına dair güçlü emareler (delil başlangıcı) teşkil edebilir ve diğer delillerle birleştiğinde zinanın ispatına yardımcı olabilir.
Kasıt: Cinsel ilişkinin eşin bilinci ve iradesiyle (kasten) gerçekleşmiş olması gerekir. Zorla (tecavüz) cinsel ilişkiye maruz kalma hali zina sayılmaz.
Evlilik Dışı Bir Kişiyle: Cinsel ilişkinin, eşlerden birinin kendi eşi dışında üçüncü bir kişiyle gerçekleşmesi gerekir.
II. Zina Nedeniyle Boşanma Davasında İspat Usulü ve Deliller
Zina nedeniyle boşanma davasında en kritik husus, zina eyleminin ispatıdır. Zina, genellikle gizli yapılan bir eylem olduğu için ispatı zor olabilir. Ancak Yargıtay içtihatları, zinanın kesin ve mutlak delillerle ispatının zorunlu olmadığını, kuvvetli emarelerle de ispatlanabileceğini kabul etmektedir.
Delil Serbestisi İlkesi: Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) gereği delil serbestisi ilkesi geçerlidir. Her türlü delil (tanık beyanları, fotoğraflar, videolar, yazışmalar, otel kayıtları, telefon kayıtları, banka hesap hareketleri vb.) kullanılabilir. Ancak delillerin hukuka uygun yollardan elde edilmesi esastır. Hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller (örneğin, eşin telefonunu izinsiz karıştırmak, casus yazılım kullanmak) mahkemece değerlendirmeye alınmayabilir.
Kuvvetli Emarelerle İspat: Yargıtay'a göre, zinanın kesin cinsel ilişki anının tespiti mümkün olmasa da, cinsel ilişkinin varlığına yönelik kuvvetli belirti ve emareler zinanın ispatı için yeterli kabul edilebilir. Örneğin:
Eşin bir başkasıyla aynı evde veya otel odasında uzun süre kalması ve makul bir açıklamasının bulunmaması.
Eşlerin birlikte yurt dışına giderek aynı odada konaklamaları.
Fiziksel yakınlaşmayı gösteren fotoğraflar veya yazışmaların (özel içerikli mesajlar, görüntülü konuşmalar) diğer emarelerle birlikte değerlendirilmesi.
Duygusal ve fiziksel yakınlaşmanın cinsel ilişkiye varacak boyutta olduğuna dair güçlü tanık beyanları.
İkrarın Rolü: Zina eden eşin zinasını ikrar etmesi (kabul etmesi) güçlü bir delildir. Ancak ikrarın mahkeme huzurunda ve serbest iradeyle yapılması gerekir.
III. Hak Düşürücü Süreler ve Af Halleri
Zina nedeniyle boşanma davası açmak için TMK m. 161'de özel hak düşürücü süreler öngörülmüştür:
Altı Aylık Süre: Boşanma davası açma hakkı olan eşin, zina eylemini öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde dava açması gerekir.
Beş Yıllık Süre: Her halde, zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle boşanma davası açma hakkı düşer.
Af Hali:
Zina nedeniyle boşanma davası açma hakkı olan eşin, zina eylemini öğrenmesine rağmen karşı tarafı affetmesi durumunda, boşanma davası açma hakkı düşer. Af, açık bir beyanla yapılabileceği gibi, zımni (örtülü) davranışlarla da (örneğin, zinadan sonra eşle normal evlilik hayatına devam etmek, cinsel ilişkide bulunmak gibi) gerçekleşebilir.
Evlilikte zina, Türk Medeni Kanunu'nda (TMK) özel ve mutlak bir boşanma sebebi olarak tanımlanmıştır. Ancak kanun, zinanın tam olarak ne olduğuna dair net bir tanım getirmez. Bu tanım, Yargıtay'ın köklü içtihatları ve doktrin tarafından şekillendirilmiştir.
Temel olarak zina, eşlerden birinin, evlilik dışı bir kişiyle isteyerek ve bilerek cinsel ilişkide bulunması anlamına gelir. Ancak Yargıtay, zinanın ispatı konusunda kesin ve mutlak delillerin (suçüstü gibi) her zaman aranmadığını, cinsel ilişkinin varlığına işaret eden kuvvetli emarelerin de yeterli sayılabileceğini kabul etmiştir. Bu da uygulamada zinanın kapsamını genişleten bir durum yaratmıştır.
İşte Yargıtay kararları ve hukuki doktrin ışığında zina sayılan veya zinanın varlığına kuvvetli emare teşkil eden bazı örnekler:
A. Doğrudan Zina Sayılan Durumlar (Cinsel İlişkinin Varlığı Kabul Edilen Haller)
Bu durumlarda, genellikle cinsel ilişkinin gerçekleştiği varsayılır ve başkaca bir araştırmaya gerek kalmadan zina kabul edilebilir:
Cinsel Birleşmenin Tespiti: Eşlerden birinin başka bir kişiyle cinsel birleşme anında yakalanması (suçüstü hali) veya bu duruma ilişkin kesin fotoğraf/video kayıtlarının hukuka uygun olarak elde edilmiş olması.
Aynı Otel Odasında Konaklama / Birlikte Tatile Çıkma: Eşlerden birinin, evlilik dışı bir kişiyle aynı otel odasında gecelemesi veya birlikte tatile çıkarak aynı konutu/odayı paylaşması ve buna ilişkin makul bir açıklama getirememesi. Yargıtay, özellikle zorunluluk hali olmaksızın bu durumun zinanın kesin kanıtı sayılacağını belirtir.
Ortak Konuta Karşı Cinsten Birini Alma (Geceleyin ve Yalnızken): Eşlerden birinin, diğer eşin yokluğunda ve özellikle gece vakti, ortak konuta karşı cinsten birini alması ve birlikte kalması. Bu durum da genellikle zinanın varlığına delalet eder.
Evlilik Dışı Çocuğun Doğumu: Eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken eşi dışındaki bir kişiden çocuk sahibi olması (babalık testi, DNA raporu ile de ispatlanabilir). Bu, zinanın en kesin delillerindendir.
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık: Eşlerden birinin, evlilik dışı bir ilişkiden kaynaklandığı tıbbi olarak sabit olan cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalanması.
"İmam Nikahı" ile Birlikte Yaşama / Fiilen Evlilik Kurma: Boşanma davası devam ederken veya evlilik birliği sona ermeden, eşlerden birinin başka bir kişiyle "imam nikahı" kıyarak veya fiilen evli gibi birlikte yaşaması ve cinsel ilişki kurması.
B. Zina Sayılmayıp Güçlü Emare Teşkil Eden veya Sadakatsizlik Sayılan Durumlar (Diğer Delillerle Birlikte Değerlendirilenler)
Aşağıdaki durumlar tek başına zina sayılmaz, ancak cinsel ilişkinin varlığına yönelik kuvvetli emareler teşkil edebilir. Bu emareler, diğer delillerle (tanık beyanları, yazışmalar vb.) birleştiğinde mahkemece zinanın varlığına hükmedilmesine yol açabilir. Aksi halde, zina değil, "evlilik birliğinin temelden sarsılması" (TMK m. 166) kapsamında değerlendirilebilirler:
Duygusal ve Romantik İçerikli Yazışmalar/Mesajlaşmalar: Eşin karşı cinsten biriyle yoğun, duygusal veya romantik içerikli yazışmalar, e-postalar, sosyal medya mesajları veya görüntülü konuşmalar yapması. Özellikle bu yazışmalarda fiziksel yakınlaşmaya veya cinsel içerikli imalara yer verilmesi.
Fiziksel Yakınlaşma: Karşı cinsten biriyle el ele tutuşmak, sarılmak, öpüşmek gibi cinsel birleşme içermeyen ancak evlilik birliğinin dışına çıkan fiziksel yakınlaşmalar.
Gizli Buluşmalar ve Sınır Aşan İlişkiler: Eşin diğer eşinden habersiz, sık sık ve şüphe çekici şekilde karşı cinsten biriyle buluşması, gece geç saatlere kadar dışarıda kalması veya evliliğin doğasına aykırı sosyal etkileşimlerde bulunması.
Müstehcen Fotoğraf/Video Paylaşımı: Eşin, karşı cinsten birine müstehcen fotoğraflarını göndermesi veya kendisinin bu tür içeriklerde yer alması.
Flört Uygulamalarına Üyelik ve Aktif Kullanım: Eşin, bekar insanlara yönelik flört veya tanışma uygulamalarına üye olması ve bu platformlar üzerinden aktif olarak başka kişilerle iletişim kurması.
Aşırı İlgi ve Zaman Ayırma: Eşin, evlilik dışı bir kişiye karşı aşırı duygusal ilgi göstermesi, ona normalden fazla zaman ayırması, diğer eşten gizleyerek buluşmalar gerçekleştirmesi ve yalan söylemesi.
IV. Zina Davasında Talep Edilebilecek Diğer Haklar
Zina nedeniyle boşanan eş, boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte diğer yasal haklarını da talep edebilir:
Maddi ve Manevi Tazminat: Zina, evlilik birliğini temelden sarsan ve çoğu zaman mağdur eşte ciddi psikolojik travmaya yol açan bir eylemdir. Zina eden eşten maddi ve manevi tazminat talep edilebilir (TMK m. 174). Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatlerin ihlali nedeniyle, manevi tazminat ise kişilik haklarının zedelenmesi nedeniyle istenebilir.
Nafaka: Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru diğer eşten daha ağır olmamak koşuluyla yoksulluk nafakası talep edebilir (TMK m. 175). Zina eden eşin ağır kusurlu olması nedeniyle, bu eşin yoksulluk nafakası talep etmesi genellikle mümkün değildir. Çocuklar için iştirak nafakası ise kusura bakılmaksızın talep edilebilir.
Velayet ve Mal Rejimi Tasfiyesi: Çocukların velayeti ve edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında malların tasfiyesi de boşanma davası ile birlikte çözüme kavuşturulur.
Sonuç
Zina nedeniyle boşanma, Türk Medeni Kanunu'nda özel ve mutlak bir sebep olarak yer alsa da, uygulamasında özellikle ispat ve hak düşürücü süreler konusunda hassasiyet gerektiren bir alandır. Zina eyleminin tespiti için kesin kanıtlar yerine, güçlü emarelerin yeterli kabul edilmesi, Yargıtay'ın bu konudaki esnekliğini göstermektedir. Ancak bu durum, ispat yükü altındaki davacı için yine de önemli zorluklar yaratmaktadır.

Comments